28 Ocak 2012 Cumartesi

...çünkü ailem RTÜK tarafından kapatılabilir.

Neler oluyor tam anlamış değilim ama, standart bir Türk ailesinde, özellikle kız çocukları öyle "Hadi eyvallah!" diyip evden çıkamaz. Tamam, ben de her insan gibi kendime göre tiplerle arkadaşlık ettiğimden böyle söyleyip çıkabilenler çoğunluk. Beni şaşkınlığa düşüren nokta aslında şu:
Bir arkadaşımın doğum günü için sevgili cumartesi akşamında çıkıp, "Muhtemelen gelmem ben, Beste'de kalırız." dedim. Amma ve lakin kendimi halsiz hissedip, yarınki planlarımı da göz önüne aldım ve eve döndüm. Üstelik bu dönüş yolu uzun ve zorluydu. Şöyle ki; Burger King'e girip (Önceki yazılara bakarsanız Burger King'e de kılım şu sıra), "Kapalıyız." diyen çalışana "Gerçekten buradan eve kadar gidemem! Tuvaleti kullanabilir miyim?" diyerek cebren ve hile ile 1buçuk saatlik işkencemi sonlandırdım diye anlatılacak hikayem var. Dağları delip geldiğim evimde bir de baktım 'Batan geminin malları bunlar' tarzı dalmışlar odama. Bilgisayar falan yabancı ellerde geziyor. "Amanın!" dememe fırsat kalmadan karşılaştığım sorular:
-Neden geldin? Neden haber vermedin? Sana yemek yapmadık biz!
Yahu bir durun. Banane yemekten. Hem "Neden geldin?" de ne yahu?????
Elimde dereotu, gece gece eve ulaşmanın mutluluğu falan derken bir de baktım cidden çok doğru kararlar vermişim şu son 4 ayda. Şimdi oturup burada planlarımı anlatmayacağım tabi ama gidiciyim o kadarını söyleyeyim. Bu kuşun kanatlanıp, yuvadan ayrılma vakti gelmiş a dostlar. Tabi RÜTK "Bu aile bu ülkeye olmamış" diyip kapatmazsa bizi.
 
Hiç biriniz de "dereotu ne alaka be?" demediniz ayrıca tebrik ederim. Söylemicem işte!

26 Ocak 2012 Perşembe

...çünkü ölmem sanıyorum.

Dün şöyle bir eski okuluma gideyim de bir sandviç yiyeyim bir kahve içeyim, bu sırada da almam gereken bir kaç evrak vardı onları alayım dedim. (Amaç evrakları almak değil ama dikkati bu noktaya çekerim.) Güzel yedik içtik, hala okulda olan arkadaşlarla takıldık falan. Bir de ne göreyim?
Bunu.

Hayatını başkalarının sigaralarına adamış bir takım insanlar mevcut bu dünyada. Sigara Bıraktırmaya Çalışıcılar (SBÇ). Genelde başarısız acındırma taktikleri ile bu işleri yürütürler. Sigarayı severek içen sınırlı sayıdaki insanın gülüp geçtiği paket üstü fotoğraflarla da bir iğrendirme, bir "acı acı öleceksin.hehehe" politikası yürütürler ki sorma. Neyse efem, SBÇ insanları bizim eski okula da saldırmışlar. Halbuki ben o okula adım attığımda (ki o zamanlar ben de soft SBÇ idim) koridorlarda bile sigara içilirdi. Şimdi bu ciğerleri görünce  "vay anasını!" dedim. Nereden nereye... 
Bu gördüklerim beni sigaradan bir an olsun soğuttu mu? Hayır. Kendimi sorguladım mı? Hayır. Ama çok hoşuma gitti. Son derece yaratıcı değil mi sizce de? Üstelik yanan sigarayı attığınızda ciğerlerin içi duman doluyor:) Umarım bu yaratıcı SBÇ insanları ciğerler dolduğu zaman için de sıradışı bir davranış düşünmüşlerdir. Okulu öldürmek gibi mesela. kehkehkeh. 

20 Ocak 2012 Cuma

...çünkü imkansız aşkım Steakhouse

Sevgili Burger King
Nasılsın, iyi misin? Beni soracak olursan pek değilim. Neden mi? Çünkü aşkım Steakhouse ile olan mutluluk dolu dakikalara hep bir engel çıkarıyorsun. Çok acılar çekiyorum ben buralarda bilmiyorsun.
Bilirsin fast-food yemeye pek uygun bir hayatım yok. Şöyle bir afiyet ile şişman olayım dediğimde de her zaman burnumdan getiriyorsun.

En son kasaların bozulması ve ofise gelen menülerin eksik çıkması ile Steakhouse'a olan aşkımı zerrece azaltmasa da izdivacımızı imkansızlaştırdın sanki. Bıçkın bir delikanlı gibi gurur yapıp uzun bir süre mahallenize uğramamaya karar verdim. Mutluluğu başka ekmek aralarında arayacağım. McBeefy olsun, Double Quarter olsun duygusuzca yiyeceğim. Soranlara da "alnımıza yazılmamış kavuşmak." diyeceğim.
Zengin kız (Basıp parayı Steakhouse aldığıma göre bu ben oluyorum.), fakir çocuk (Steakhouse) filmlerinde bile görülmemiş acılar içerisindeyim, sallamıyorsun bilirim.
Son olarak Miami'deki amcangillere selamımı söyle (ilk Burger King'in Miami'de açılmış olmasına istinaden). Ellerinden öperim. En yakında adam olasın dostum. By.

Not: "Steakhouse Burger" diye sordum Google Amcama, görsellerde Akrep Nalan çıktı.

16 Ocak 2012 Pazartesi

...çünkü Kar sinsidir.

Kar sinsidir bence. Yağmur gibi değil. Kapalı mekanda farkına bile varmazsın yağdığının. Yağmur öyle değil. Kendine has bir gürültüsü vardır. Sabah kalktığında "Seni bugün ıslatacağım. Nihahaha" diyen sesini duyarsın. Kar yağdığını ise anca kalkacaksın daaa, camdan bakacaksın daaa... (Burada yazar kişi hava durumundan bi haber hödükleri baz almaktadır.) "O yüzden Yağmuru daha çok seviyorum zaten." demeyeceğim tabi. Alakası yok.
Böyle düşünmeme neden olan olay şöyle vuku buldu: Sıcak sıcak ofisimde otururken, sigara içesim geldi. E sigara da açık alanlarda içilen bir zehir olduğundan bir alt kata, balkona indim. Bir de baktım kar yağıyor. Çok iletişen bir insan olduğum için hemen sarıldım telefona üst kata mail yolu ile (mail ofisteki en yavaş ve en çok kullanılan iletişim yoludur.) durumu bildirdim. Aradan saatler geçti ve "aa kar yağıyomuşş, hala yağıyo mu?" gibi bir tepki alınca, dedim "Kar sinsi yaa."

...çünkü telefonumda şöyle bir mesajlaşma var.

O: Ben tatilde... Boş vaktini yaz 2222 ye yolla muffin cup (kendileri yılbaşında malum arkadaşta unutulmuşlardır.) ların eline gelsin:) oper.

D: "Ben her gün beşbuçukta işten çıkıyorum." şarkısını cebine indirmek için, bu mesaja gün yaz cevapla:)

O: Onyediboşlukocakboşlukgirilemeyenyıl

D: Bunu mu demek istediniz "YARIN" Arama sonuçlarını göster.

O: Click Click Click... Ohmiss.
O: Peki maps HI ???

D: Check-in yap butonuna basıp arkadaşlarınızla nerede olduğunuzu paylaşın.

O: Paranoya bu yazılımın çalışmasını engelledi. Alternatif çözümler için: karşı sunucunun adresini al.

D: Duygu geçersiz bir işlem yürüttü kapatılacak:)

O: Olası orta noktalar listeleniyor...
O: Kadıköy/Bakırköy/Mecidiyeköy ve köy son eki almamış semtler.

D: tümünü seç:)

O: Fişten çekip teknik servisi arıyorum.

Ve bu uzun, uzun olduğu kadar da gereksiz mesajlaşmanın sonu konuşarak anlaşmayla biter:)

...çünkü bloguma İngilizce başlık koyup Türkçe yazan birisiyim.



Hadi ama! Eminim ki, bu konuda beni yargılamayacaksınızdır. Hepimizin aşina olduğu bir konu varsa o da şudur; eğer ben bu cümleyi Türkçe yazmış olsaydım iğreti duracaktı.
-Haksız mıyım?
-Hayır.
-Böyle günah çıkararak eleştirilerden sıyrılmaya mı çalışıyorum peki?
-Belki.
-Neşeli miyim?
-Evet.